Emperyalistler, yani saldırgan, yayılmacı ve sömürgeciler, tezgâhladıklarıYeni Dünya Düzeni’nin şifresini kafalara şöyle çivilediler:“Her şey satılıktır!”Bu düzende geçerli olan, Serbest Piyasa Ekonomisi’dir.Bu piyasanın ünlü taciri Siyonist Soros bakın ne diyor:“Piyasa, ahlâk içermez”Öyleyse artık bilinen ahlâk kuralları geçerli değildir, her şey satılıktır.Onur, şeref, aşk, sevgi, sevgili ve eş satılıktır…Vatan sevgisi, vatan, ulus sevgisi ve ulus satılıktır…Kalem tutan eller, televizyon kanallarından seslenen ağızlar satılıktır…Egemenlik de satılıktır bağımsızlık da…Eğitim de satılıktır, sağlık hizmetleri de…Üniversitelerimiz de satılıktır, profesörlerimiz de…Emek de satılıktır, emekçi de…Bu düzende her şey satılıktır, ama satılanlar ya da satışa aracılık edenler de, para karşılığı iğfali kabullenmiş kişilerdir.Alman Mareşal Falkenhayn’ın kendisine küçük sandıklar içinde altın gönderme öyküsünü, Büyük Devrimci Mustafa Kemal şöyle anlatır:“Kolayca tahmin etmek mümkündür ki, Mareşal Falkenhayn beni, belki benden başka birçoklarını böyle sandıklarla altın vererek iğfal etme yolunda idi”Avrupa Birliği’nden doğrudan ya da dolaylı yoldan hibe almış kişi, kurum ve kuruluşlar, para karşılığı iğfal edilmeyi kabul etmişlerdir.En az 2.000 gazeteci, köşe yazarı, TV programcısı ve editör Avrupa Birliği’nden hibe alarak iğfal edildi…23’ü üniversite hocası 41 Türk, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki ‘Avrupa Takımı’nda yer alarak iğfale boyun eğdi…Avrupa Birliği’nin 2002–2010 sürecinde hibe vererek iğfal ettiği vakıf, sendika, meslek odası, sanayi ve ticaret odası, dernek, meslek lisesi, üniversite, birlik ve belediye sayısı toplam 2.357’ye ulaştı…Avrupa Birliği’nin hibe vererek iğfal ettiği bazı üniversite hocaları ve yazarlar, sözde soykırımı kabullenip Ermenilerden Özür Dileyenlerin elebaşlığını yaptılar…ABD ve AB güdümünde, Türkiye’de Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyenler, Alevi-Sünni ayrışmasını körükleyenler, Cumhuriyet Devrimlerine saldıranlar ve Türk Ordusuna havlayanlar kimlerdir diye baktığımızda, hep karşımıza Avrupa Birliği ve Siyonist Soros hibeleriyle iğfal edilmişler çıkıyor…
Nazi Almanya’sından Papaz Martin Niemöller’in günlüğünden,
“Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
AB Uyum Yasaları diye bize dayatılanlara temelsiz ideolojileri yüzünden karşı koymayanların başına neler geleceğini 606-607. sayfalarındaki bu cümleleri bize uyarlayarak çok güzel bir şekilde özetlemiş Sayın Yılmaz Dikbaş.
Bu güne kadar atatürk çü yazarların içinde en dürüst ve dogru kişilige sahip tek yazar deyebilirim..bagımsız bir türkiye için yazılması ne gerekiyorsa çok güzel bir üslupla kaleme almış..bu eserde avrupa birliginin ne oldugunu ve avrupa birliginin yapmış oldugu hibelerle hangi yazar.hangi akedemisyen ve kuruluşların kendi amaçları dogrultusunda nasıl devşirildigine tanık olaçaksınız.gerçekten milli degerlere bagımlı ve tam bagımsız bir türkiye hedefleyen herkezin okuması gereken bir eser..
Kitabın 600 küsur sayfa olması gözünüzü korkutmasın, hızla okunabilen bir kitap. Ancak Yılmaz Dikbaş bazı konuları kitapta çok sık tekrar etmiş. Bu da okuma zevkini azaltıyor. Mesela Avrupa Birliği polis teşkilatı ile ilgili olan kısım en az 5 kez farklı başlılar altında anlatılmış.
AB den alınan hibelerle nasıl AB propagandası yapıldığını, alınan hibelerin gerçekte ne amaçla vatan haini kişilere, kuruluşlara, derneklere verildiğini yalın bir dille tüm açıklığıyla ve belgeleriyle anlatan mükemmel bir kitap.mutlaka okunmalıdır.tavsiye ediyorum.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Nazi Almanya’sından Papaz Martin Niemöller’in günlüğünden,
“Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
AB Uyum Yasaları diye bize dayatılanlara temelsiz ideolojileri yüzünden karşı koymayanların başına neler geleceğini 606-607. sayfalarındaki bu cümleleri bize uyarlayarak çok güzel bir şekilde özetlemiş Sayın Yılmaz Dikbaş.
Bu güne kadar atatürk çü yazarların içinde en dürüst ve dogru kişilige sahip tek yazar deyebilirim..bagımsız bir türkiye için yazılması ne gerekiyorsa çok güzel bir üslupla kaleme almış..bu eserde avrupa birliginin ne oldugunu ve avrupa birliginin yapmış oldugu hibelerle hangi yazar.hangi akedemisyen ve kuruluşların kendi amaçları dogrultusunda nasıl devşirildigine tanık olaçaksınız.gerçekten milli degerlere bagımlı ve tam bagımsız bir türkiye hedefleyen herkezin okuması gereken bir eser..
Kitabın 600 küsur sayfa olması gözünüzü korkutmasın, hızla okunabilen bir kitap. Ancak Yılmaz Dikbaş bazı konuları kitapta çok sık tekrar etmiş. Bu da okuma zevkini azaltıyor. Mesela Avrupa Birliği polis teşkilatı ile ilgili olan kısım en az 5 kez farklı başlılar altında anlatılmış.
AB den alınan hibelerle nasıl AB propagandası yapıldığını, alınan hibelerin gerçekte ne amaçla vatan haini kişilere, kuruluşlara, derneklere verildiğini yalın bir dille tüm açıklığıyla ve belgeleriyle anlatan mükemmel bir kitap.mutlaka okunmalıdır.tavsiye ediyorum.
Tamamen Banu Avar’ın etkisinde kalarak aldığım ve okuduğum bir kitap, çok fazla beğenmemiş olsam da yine de tavsiye edilebileceğini düşünüyorum.