Beyazından siyahına, kızılından sarısına kadar saf saf dizilmişler. Eğer hayatın cilvesi ile karşılaşıp, başlarından küçük bir vukuat geçmemiş ise büyük bir ihtimalle bakiredirler. Saçlar omuzlardan şelale gürlüğü ile bel çukuruna kadar iner ve orada nazari dikkati celbeden hoş bir görünüş arz eder. Bel elin dolanabileceği incelikte olup, kalçalar düzlüğe isyan eden bir yuvarlaklığa sahiptir. Makyajın zerresi olmayan yüz, tahammülü zor şartlara rağmen “elem çiçeği” rahiyası sunar.Peki, kimdi bu Avrat Pazarından Hareme yolu düşenler? Haremden ülkeyi yönetmeye kadar gidenler?Bütün dönemlerin kadını: HÜRREM SULTANÖnce gerdeğe sonra tahta: NUR-BANU SULTANVenedikli Baffo: SAFİYE SULTANKatl-i vacip: KÖSEM SULTANOsmanlı’nın mahrem sayfalarında ayrıca;Esir pazarında iki kez satılan cariye; TANBURİ CEMİL BEY’İN ANNESİ’niÜç cariyeyle evlenenHACI ARİF BEY’iHamile kalan cariyenin intiharını da okuyacaksınız.Osmanlının izinde Ergun Hiçyılmaz’ın muhtşem kalemiyle mahrem tarihimiz bir kez daha açılıyor…
Andersen, İstanbul anılarının bir yerinde Avrat Pazarı’nı da anlatıyor. Demek ki Osmanlının payitahtında da varmış bizim Avrat Pazarının bir benzeri.Buradan öğreniyoruz ki, avrat pazarı benim sandığım gibi öyle ıvır-zıvır satılan bir sergilerin açıldığı bir sokak değil.Avrat pazarı, kadın ve erkek esirlerin mezada çıkarıldığı bir yermiş.Andersen’in şiirsel bir dille anlattığı anılarını, eski İstanbul’umuzu, sanki yeniden keşfederek keyifle okuyorum.Andersen, anlatılarının “Avrat Pazarı” bölümünde şöyle tanımlıyor o sokağı:“Büyük Çarşı’nın (Kapalıçarşı) yakınlarında etrafı ahşap binalarla çevrili, revaklı bir alan (Kızlarağası Hanı) var.
Revakların altındaki sıra sıra dükkânlarda satıcıların malları sergileniyor. Bu mallar ise zenci ve beyaz kadın kölelerdir.”
Bu çarşının adı Esire Pazarıdır. Osmanlıca karşılığı ise Avret Pazarı.
Genel olarak Osmanlı da harem bilgilerine ve Osmanlı tarihinde etkili olmuş cariyeler hakkında bilgi verilmiş ve günlük hayata ilişkin detaylar da anlatılmış. Ancak tam anlamıyla tarihi bir kaynak diyemem. Anlatımı da kötü bence daha iyi kitaplar tercih edilebilir.
Kitap hiç de adındaki gibi sadece haremi anlatan bir eser değil.Yazar oldukça metodik bir şekilde bölümlere ayırdığı Osmanlı zamanı cinsel yaşam,kadın-erkek ilişkilerini,harem yaşantısını,tarihe mal olmuş sultanları,yabancıların Osmanlı haremi hakkında yalan yanlış bilgilerini oldukça geniş bir kaynakça eşliğinde okuruna sunmuş. Tarihe meraklı kişilere önerilebilecek derli toplu,okuru sıkmayan bir eser..
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Andersen, İstanbul anılarının bir yerinde Avrat Pazarı’nı da anlatıyor. Demek ki Osmanlının payitahtında da varmış bizim Avrat Pazarının bir benzeri.Buradan öğreniyoruz ki, avrat pazarı benim sandığım gibi öyle ıvır-zıvır satılan bir sergilerin açıldığı bir sokak değil.Avrat pazarı, kadın ve erkek esirlerin mezada çıkarıldığı bir yermiş.Andersen’in şiirsel bir dille anlattığı anılarını, eski İstanbul’umuzu, sanki yeniden keşfederek keyifle okuyorum.Andersen, anlatılarının “Avrat Pazarı” bölümünde şöyle tanımlıyor o sokağı:“Büyük Çarşı’nın (Kapalıçarşı) yakınlarında etrafı ahşap binalarla çevrili, revaklı bir alan (Kızlarağası Hanı) var.
Revakların altındaki sıra sıra dükkânlarda satıcıların malları sergileniyor. Bu mallar ise zenci ve beyaz kadın kölelerdir.”
Bu çarşının adı Esire Pazarıdır. Osmanlıca karşılığı ise Avret Pazarı.
Tarihimizin bir döneminin gerçeği, bazıları yok saymak istese de var olan gerçekler. Okunabilir bir kitap.
Genel olarak Osmanlı da harem bilgilerine ve Osmanlı tarihinde etkili olmuş cariyeler hakkında bilgi verilmiş ve günlük hayata ilişkin detaylar da anlatılmış. Ancak tam anlamıyla tarihi bir kaynak diyemem. Anlatımı da kötü bence daha iyi kitaplar tercih edilebilir.
Kitap hiç de adındaki gibi sadece haremi anlatan bir eser değil.Yazar oldukça metodik bir şekilde bölümlere ayırdığı Osmanlı zamanı cinsel yaşam,kadın-erkek ilişkilerini,harem yaşantısını,tarihe mal olmuş sultanları,yabancıların Osmanlı haremi hakkında yalan yanlış bilgilerini oldukça geniş bir kaynakça eşliğinde okuruna sunmuş. Tarihe meraklı kişilere önerilebilecek derli toplu,okuru sıkmayan bir eser..
iskender palanın okuduğum en beğendiğim kitaplarından