Arif’in de içinde bulunduğu alay, doğu illerimizden geçerek Irak’ın savunması için Bağdat istikametine doğru gidiyordu. Arif, birliğiyle beraber Urmiye civarına geldiğinde, kardeşi Halit’in alayının da bu civarda konuşlandığını öğrenmiş ve kardeşini görmek istemişti. Arif, kısa bir araştırma sonunda, Halit’i bir istirahat sırasında telemetresini temizlerken buldu. Halit, karşısında, ağabeyi Arif’i görünce gözlerine inanamadı. Bir müddet sonra kendine gelen Halit, ağabeyinin boynuna sıkıca sarılarak;“Arif Ağa, sen ha! Nasıl Oldu? Beni nasıl buldun?” diyebildi. İki kardeş uzunca bir süre birbirlerine sarıldılar. İkisi de zayıflamıştı. Hele Arif, yol yürümekten, dağ tepe geçmekten oldukça yorulmuş ve süzülmüştü. Ancak bunlar o kadar da önemli değildi. Kaderin cilvesi bu olmalıydı. İki kardeş, savaş yıllarında hem de yabancı topraklarda karşılaştılar. İşte büyük zorluklarla karşılaşan atalarımızın bağımsızlık mücadelesini farklı bir açıdan okumak, Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar askerlik yapıp torunları için kanlarını dökerek bizlere yol açan dedelerimizin hikayesini öğrenmek istiyorsanız, iki asker kardeş Arif ve Halit’in başından geçenler, başımızdan geçenleri anlamamız için yeterli olacaktır.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Yaşananlar hakkında verdiği malumat güzel, fakat hikaye biraz zayıf kalmış. Yine de okunabilir bir kitap…