Türk ordusu, Anadolu’nun neredeyse ortasına kadar çekilmişti. Azerbaycan, İran’ın saldırısına uğramış, kıyasıya bir mücadele veriyordu. Japonya, Türkiye ile ilişkilerini hızlandırmış, ekonomik ve tarımsal açıdan Türklerle işbirliğini arttırmıştı. Pakistan, Hindistan ile Keşmir sorununu çözüp rahatlamıştı. Güney Kore ve Japonya her konuda Türkiye’nin yanında yer alacaklarını bildiren bir deklarasyonu Birleşmiş Milletlere sundular. Rusya ise ister istemez bu ülkelerin yanında yer aldı. Türkiye karşısında aldığı ezici mağlubiyeti unutmuştu. Emperyalistlere karşı mücadele veren ülke konumuna tekrar dönmüştü. Dünya ülkeleri, taraflarını yavaş yavaş seçiyordu. Tampliye bundan rahatsız oldu. Bu durumu hiç beklemiyordu. Eğer Türklerin işini bitirmiş olsalardı, gruplaşma olmayacaktı. Almanya ve İtalya gibi Avrupa ülkeleri bile Türkiye ile barış yaptıktan sonra iyi ilişkiler sergilemişlerdi. Zira Türkiye, tüm dünyaya yenilmez ve de karşı konulamaz denilen Tampliye’nin Siyonist ordularını perişan etmişti. Topraklarının büyük bir kısmını geri çekilerek düşmana teslim etmesi bile takdire şayandı. Türkler ve müttefikleri, uzay teknolojisinin yeni liderleriydi. Yeni yeni çalışmalar gizliden gizliye yürütülüyordu. Anadolu’da ve Kazakistan’da, MOSSAD ve Amerikan ajanları cirit atıyorlardı ama bir bilgiye ulaşamıyorlardı. Balkanlarda durum sakin görünüyordu. Avrupa devletlerinin baskısıyla Sırplar savaşa son vermişlerdi. Artık Avrupa’nın ortasında bir savaş istemiyorlardı. Kuzey Afrika ülkeleri üç yıl önceki yıkımdan son anda Türkiye’nin gayretleriyle kurtulmuşlardı. Türkiye’nin işgal edilen topraklarında tam bir fiyasko vardı.
Bazı yerler gerçekten de çok etkileyici. Ama yazar hep aynı klasik şeyleri klasik şekilde anlatmış. Böyle şöyle oldu diyip geçmiş. Biraz daha ayrıntılı olsaydı daha iyi olurdu. Ama yine de okunmaya değer…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Bazı yerler gerçekten de çok etkileyici. Ama yazar hep aynı klasik şeyleri klasik şekilde anlatmış. Böyle şöyle oldu diyip geçmiş. Biraz daha ayrıntılı olsaydı daha iyi olurdu. Ama yine de okunmaya değer…