“Flush’a yıllarca kendini aristokrat sayması öğretilmişti. Mor kap ve zincir kanunu ruhunun derinliklerine işlemişti bir kere. Dengesinin bozulmasına şaşmamak lazım. Çamurdan barakalarda yaşayan yığınla yerli arasına bırakılmış bir Howard’ı, Cavendish’i ya da Chatsworth’ü hatırlıyor, gün batımı renkli camlardan alev alev içeri süzülürken kırmızı halıları ve taçlarla kaplı galerileri üzüntü içerisinde düşünüyorsa, onu kim suçlayabilir? Flush’da kibirli bir taraf olduğunu kabul etmek gerekir. Daha yıllarca önce Bayan Mitford bu özelliğini fark etmişti. Kibri, Londra’da eşitler ve üstler arasındayken bastırılmışsa da işte şimdi burada kendini eşsiz, benzersiz hissediyordu; geri dönmüştü. Küstah ve edepsiz olmuştu. Bayan Browning, ‘Flush tam bir zorba oldu. Bir kapının açılmasını istediğinde deli gibi havlıyor,’ diye yazmıştı.” Elizabeth Barrett Browning’in İtalya’ya kaçarken yanında sürüklediği köpeği Flush’ın gözünden dinlediğimiz bir aşk hikâyesi bu. Aynı zamanda incelikle örülmüş, mizahın gücünü arkasına alan bir toplumsal eleştiri metni. Virginia Woolf, bu kısa romanda aristokrasi heveslisi Flush’ın yaşamöyküsünü anlatırken, aynı zamanda Viktorya Dönemi’ni ve o dönemdeki toplumsal yapıyı ustalıkla eleştiriyor.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)