1907’nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı’nda,ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903’ten başlayarak farklı dergi vegazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıylabilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars’ın kocası Dr. MihailElmazov. Sofya Garı’nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Buüç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra yayınlanan seyahatizlenimlerinin ilk bölümünde Sofya-İstanbul tren yolculuğu anlatılıyor. Akşam saatlerinde, ozaman Harmanlı civarından geçen Bulgar-Türk sınırına gelindiğinde özellikle kadın yazarın,zihnindeki basmakalıp önyargıların ağırlığı altında ezildiğine tanık olmaya başlıyoruz.Nihayet Sirkeci Garı’na ulaşılıyor ve Beyoğlu’ndaki d’Athens Palace Oteline yerleşiliyor.Seyahat notlarının ilerleyen kısımlarında, burada geçirilen on gün boyunca yoğun birkoşuşturma içinde ziyaret edilen yer ve mekânların tasviri sunuluyor. Boğaziçi’ndenSultanahmet Meydanı’na, Büyükada’dan Taksim’e, Kapalıçarşı’dan Ortaköy ve Galata’yauzanan geziler yapılıyor. Yolcular şehirdeki Bulgarlara ait izleri görmeyi arzu ettiklerinden veŞişli’deki Evlogi Georgiev Bulgar Hastanesi ve Bulgar Ruhban Mektebi, Ortaköy’deki BulgarEkzarhlığı ve Fener’deki Demir Kilise gibi kurum ve kuruluşlar da ziyaret ediliyor. EvgeniaMars’ın geleneksel İstanbul’u da ihmal etmediği, Divanyolu’ndaki padişah türbelerini ziyaretetmesinden, II. Abdülhamid’in Yıldız Hamidiye Camisi’ndeki Cuma selamlığı merasiminidikkatle izlemesinden, son olarak da Galata Mevlevihanesinde semazenlerin gösterisinikaçırmamasından anlaşılıyor. Yazar, 20. yüzyılın hemen başında ziyaret ettiği Osmanlıpayitahtını durgun, cansız, solgun, yoğun bir kasvet ve hüzün saçan bir yer olarak görüyor.Hüznün kaynağını bazen şehrin gerçek sahipleri olarak görülen sokak köpekleri ve her adımbaşı karşınıza çıkarak ölümü çağrıştıran mezarlıklar oluşturuyor.
Bulgar yazarların Osmanlı topraklarındaki gezi ve inceleme yazılarından birkaç tane okudum hepsi aynı tarzdaydı. Son derece sıkıcı ve taraflı. Gezdikleri yerleri sadece kendi kültürleri üzerinden inceliyorlar alakasız bile olsa. Bulgar memleketinin ve kültürünün Türklerden daha üstün olduğunu düşünüp kendilerinin daha medeni olduğunu iddia etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Bulgarları bilmesek inanacağız yani o kadar inanarak yazıyorlar ki. Bu kitabın da farkı yok. Taraflı ve sıkıcı.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Kitap yayınlarının bendeki bir diğer Osmanlı dönemi konulu eseri. Diğerlerinde olduğu gibi bu da başucu kitabı niteliğinde..
Bulgar yazarların Osmanlı topraklarındaki gezi ve inceleme yazılarından birkaç tane okudum hepsi aynı tarzdaydı. Son derece sıkıcı ve taraflı. Gezdikleri yerleri sadece kendi kültürleri üzerinden inceliyorlar alakasız bile olsa. Bulgar memleketinin ve kültürünün Türklerden daha üstün olduğunu düşünüp kendilerinin daha medeni olduğunu iddia etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Bulgarları bilmesek inanacağız yani o kadar inanarak yazıyorlar ki. Bu kitabın da farkı yok. Taraflı ve sıkıcı.
seyahatnameler genellikle erkek egemen bir alan bunda işler değişiyor, ilgi çekici.
1905 İstanbul’u hakkında az da olsa bilgiler içeriyor. Yine de değerli.
güzel bir gezintiye çıkmışsın hissi veriyor.