Yuvaya başlar başlamaz kabakulak kaptığımda, yüksek ateşin yarattığı kabusların etkisinde, öleceğime inanmıştım. Tek derdim öpüşemeden ölecek olmamdı. Annem ‘Canım merak etme, iyileşeceksin’ dedi, ama öpüşmemle ilgili bir bilgiye ulaşabilmiş değilim. Oysa yan dairedeki liseli oğlan çok uygun. Ama aileler bunu öngöremiyor.” Belleğimize yerleşen ilk hatıraların, katmanlı ve bulutlu yapısını saklamakta ne kadar başarılıyız? Aklımızda tutmayı tercih ettiğimiz detayları nasıl seçiyoruz? Yaşanmışlıkların yerleştirdiği tohumlar bizi ömür boyu nasıl takip ediyor, bugünkü hangi rüzgarların tetikleyicisi olabiliyorlar? İlk romanı “Kendi Yaşamın Gibi, Buyur Çekinme!” ile seçkin bir okur kitlesi edinen Sibel Baykam, bir deneme ile yolculuğuna devam ediyor. Yazarın ilk kitabında, kahramanımızın arada bir karşımıza çıkan çocukluk anıları bugüne dair ipuçları veriyordu. Bu kitapta ise anlatıcı, küçük kızın ta kendisi! Zorla el koyduğu komşu oğlunun sünnet kılıklarından anne ofisindeki muziplik ötesi haşarılıklara, herkesin yılın aynı günü doğduğunu zannetme saflığından çok yaşlı bir baba ile yaşamanın getirdiği hızlı çekim olgunluğuna, yazar bu kez “Bir Acayip Kız Çocuğu”nun gözünden bizi kendi çocukluğumuza buyur.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)