Zor bir yoldan gelen daha zor ve yoğun yaşamış, hep düzlükte geçen bir hayatın sahibi ise hiç yorulmamış, yorulmadığı için de derinleşmemiştir. Zor ve yoğun hayatın sahibine göre geçmiş zaman uzunken, düz ve rahat hayatın sahibine göre bu süre kısadır. Hiç şüphesiz bunun sebebi, geçen zamanın 'değer'li kılınışıyla veya kılınmayışıyla ilgilidir.İnsan yaşadığı 'an'ı fark edip değerlendirir veya hiç farkına varmadan onu tüketir. 'An'ın içine ya bir şey doldurursunuz ya da onu dolu kabul edip içini boşaltırsınız. Şunu çok iyi biliyoruz: 'An'ı derinliğince hissederek yaşayan, her bir 'an'ın kendisine bir şeyler taşıdığını bilerek yoluna devam edenlerin canları sıkılmaz, olsa olsa can ağrıları olur.Canı diri ve uyanık tutan şey, gelip insana dokunan zamanın ve durumların farklılığıdır. Bu durumda insan can sıkıntısı çekmez, olsa olsa can ağrısına tutulur. Olsun! Can ağrısı iyidir; can ağrısı yeryüzüne alışamamışlığa ve uyumsuz oluşa işarettir
“Yas Ayini” kitabıyla tanıdığım yazar, “Bir gök taşı gibi düştüm dünyanın orta yerine. İlkbahar geldi de neye yaradı? Gönüller yine kırgın, yürekler yine ateş içinde. Ağaçlar yeşerirken, hayat sararıyor. Sevgisiz, hesapsız, vefasız… Şiir yalan. Şair de yalancı. Çiçek solmaya mahkûm, insan ölmeye…” diyor. “Ufkun Kızıllığına Kapılıp Gittin” Hikâyesinde. “Okul” hikâyesi çok güzel.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
“Yas Ayini” kitabıyla tanıdığım yazar, “Bir gök taşı gibi düştüm dünyanın orta yerine. İlkbahar geldi de neye yaradı? Gönüller yine kırgın, yürekler yine ateş içinde. Ağaçlar yeşerirken, hayat sararıyor. Sevgisiz, hesapsız, vefasız… Şiir yalan. Şair de yalancı. Çiçek solmaya mahkûm, insan ölmeye…” diyor. “Ufkun Kızıllığına Kapılıp Gittin” Hikâyesinde. “Okul” hikâyesi çok güzel.
kitap hikaye okumayı sevenler için tavsiye edilebilir.yazarın diğer kitaplarını da tavsiye ederim.çok harika..