İngiliz kadın gazeteciYvonne Ridley, uzun ve başarılı meslek hayatı boyunca; Sunday Times, The Observer, Daily Mirror, The Independent ve Sunday Express gibi gazetelerde araştırmacı muhabir, gazeteci ve kıdemli basın muhabiri olarak çalıştı.Bununla beraber BBC, CNN ve ITN gibi televizyon kanallarında Ortadoğu konulu programlarda sunuculuk, yapımcılık ve yorumculuk gibi görevler üstlendi.Eylül 2001’de muhabir kimliğini gizleyip, burka giyerek Afganistan’a girmesi hayatının en önemli dönüm noktasını oluşturuyor.Taliban tarafından yakalanan Ridley, on gün boyunca esir hayatı yaşadı.Esarette çok sıkıntılı zamanlar geçirdi.Bu sıkıntı, kendi deyimiyle, şahsından kaynaklanan bir durumdu ve Taliban hiçbir şekilde kendisine baskı uygulamamıştı. Bu zorlu süreç, Ridley’in gazetecilik anlayışı ve hayatında köklü değişimlere yol açtı.Serbest bırakılmasına karşılık, İslam dinini ve Kur-an’ı önyargısız bir şekilde inceleyeceğine dair söz verince, özgürlüğüne kavuştu.Uzun araştırma ve incelemelerden sonra müslüman oldu.Kur-anı Kerim’in kadın ve aileye yönelik bakış açısı, bu kararında etkili oldu. Kadın hakları savunuculuğunun yanında savaş karşıtı görüşleriyle de biliniyor. Küresel bir barış eylemcisi olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde kadın hakları ve terörle mücadele konularında konferanslar verdi. Ridley,halen İslami medya kuruluşlarında program yapımcısı, sunucu ve yorumcu olarak gazetecilik mesleğini sürdürmektedir.“ Cennete Bilet (Ticket to Paradise) keskin gözlemlerle dolu, sıkıca örülmüş sürükleyici bir kurgudur.Maço erkeklerin dünyasında sözünü sakınmayan bir kadının, cesur ve büyüleyici hikayesini sunuyor.Ayrıca Müslüman toplumun insani yönlerini tarafsız bir bakış açısıyla ortaya koyarak, bir çok batılı yazarın cesaret edemediği bir işe soyunuyor.Tek kelimeyle enfes bir gösteri.”Gordon Thomas (yazar)“ Ridley, büyük finans çevreleri, uluslar arası medya, terörizm ve Ortadoğu politikalarını içeriden bakışla okurlarına sunuyor.Cennete Bilet, 11 Eylül olaylarından yola çıkan;entrika, casusluk ve kadın-erkek ilişkilerine dair çok ince ayrıntılarla dolu,akıcı bir roman”Scott Taylor (gazeteci)
Yvonne Ridley bildik bir isim oldu müslüman olduktan sonra. Roman da 11 eylül bağlamında yazılmış. Güzel. Akıcı. Ama edebi olarak çok kaliteli olduğu söylenemez.
Hayat hikayesi daha mesaj yüklü olan bir İngiliz gazetecinin romanı ile karşı karşıyayız. Romanda işlenen birtakım olayların Müslüman kültür ve aile yapısına aykırı olan sahneleri, edebi dil, terceme, baskı ve dizayndan kaynaklanan bazı eksiklikleri dikkate almazsanız hele hele de romanın yarısına kadar bu romanı niçin okuyorum ki demezseniz, sonuç itibari ile ve romanın dramatik bir şekilde neticelenişi yönüyle vasatın üzerinde bir kitap olarak görebiliriz. Aslında yazarın Müslüman oluşunun daha mesaj yüklü bir hikayesi var.2001’de haber yapmak için gittiği Afganistan’da Taliban tarafından esir alınınca hem kendisi haber konusu olan hem de bütün hayatı değişen Rıdley’in bu esaret ona, o güne kadar dışarıdan baktığı bir coğrafyayı ve insanları daha yakından tanıma fırsatı verdi. Taliban’ın elinde sadece 10 gün esir kaldı. Serbest kaldıktan sonra İslam üzerine araştırmalar yapan Ridley, Müslüman olmaya karar verdi. Rıdley’in yaşadığı kötü zannedilen tecrübenin neticesi, olumlu olarak sonuçlandı. “Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir.” (Bakara, 216) Ali Köse şöyle diyor: Batı ve Kur’an. Bugün yan yana gelmesi pek muhtemel görünmeyen iki kavram gibi duruyor karşımızda. Ama gerçekte durum farklı. Tüm olumsuzluklara, tüm negatif yüklemelere rağmen bugün Batı’da Müslüman olan, kendisine ‘mühtedi’ sıfatını layık gören insanların sayısı geçmişe göre hiç de az değil. İhtida eden bu insanları İslamiyet’e sürükleyen en önemli etken ise Kur’an-ı Kerim. Kurumsal dinin, daha açıkçası Kilise’nin artık insanoğlunun gayr-i insani isteklerine fetva çıkarmasından istiğna eden Batılı insanlar için belki biz Müslümanlardan çok daha fazla anlam taşıyan bir kitap Kur’an-ı Kerim. (İhtida Öyküleri, s.8) İşte Kur’an-ı Kerim’in, bu gazetecinin de hayatını değiştirdiği görüyoruz.Bir röportajında ‘Kuran’da İncil’den farklı ne buldunuz?’ sorusuna verdiği cevap da ilginç: ‘Biliyorum şaşıracaksınız, ama kadın hakları. Kuran’ı okurken özellikle kadınlarla ilgili bölümlere bakıyordum, çünkü kadınların İslam’da nasıl baskı altında olduklarını bulmaya çalışıyordum, ama kadınların sürekli yüceltildiğini gördüm.’ (Cumhuriyet) M. İslamoğlu ‘Kur’an eliyle Müslüman olmak’ adlı yazısında şöyle diyor:“Bu tavır, müslüman’ın kendi değerlerine güveninin eseridir. Zorla müslüman etme yok, ‘incele, bilgi sahibi ol, gündemine al’ teklifi var. Tehdit değil, teklif yani.Taliban sözünde durunca Ridley’de sözünde durdu. Çıkar çıkmaz İslam’ı öğrenmek için harekete geçti. Ne mi yaptı? Kur’an’a başvurdu; başkasına değil, yalnızca Allah’ın kitabına, O muciz-i beyan olan Kur’an’a, hidayet güneşi olan Kur’an’a. Ve sonuç göz kamaştırıcı: Kur’an onun tasavvurunu, aklını, şahsiyetini, hayatını inşa etti. Onu ‘İslam Kadını’ etmeye yetip de arttı bu.Kur’an sizi nasıl etkiledi? sorusuna verdiği cevaba bakın:’NEFES KESİCİYDİ Kur’an sanki bir hayat kılavuzu. Okuduğum her şeyden çok etkilendim. Özellikle kadın haklarından. Çünkü hep bize Müslüman kadınların baskı altında olduğu anlatılırdı.’Kur’an Ridley’i inşa etti. Darısı anadan doğma Müslüman olmanın keyfini yaşayan bizlere. Bunca yıl Müslüman olup da, daha Kur’an’ı baştan sona bir kez anlayarak okuma zahmetine(!) katlanmamış olan gafil Müslümanlarımıza.”İhtida konusunda şu bilgiler de faydalı olacaktır:Din değiştirme olgusu için şu sebepleri zikretmek mümkündür: İnanılan dinin tatmin edici görülmeyişi, bu dini benimseyenlerin ve din adamlarının olumsuz tutumları, bilgi ve hayat tecrübesinin ilerlemesi, başka dine bağlı kişilerin olumlu davranışları ve hayatını böyle bir toplum veya çevrede sürdürme isteği, başka bir dine bağlı kimse ile evlenme, maddî çıkar sağlama, dinî telkinlerden etkilenme, şok bir etkiye maruz kalma vb.İhtida bir anlamda kişinin yeni bir dini kabul edişi değil eski dinine dönüşüdür, çünkü İslam’a göre insan fıtrat dini (İslam) üzere doğar. İslamiyet’in bu anlayışı, insanın doğuştan Allah’ı tanıma kabiliyetine sahip olduğuna işaret eder. Buna göre ihtida eden kimse fıtratını hatırlamış ve ona dönmüştür. Kur’an’da, Allah’la insanlar arasında yaratılışları döneminde yapıldığı ifade edilen sözleşme ve her doğan çocuğun fıtrat üzere dünyaya geldiğini, fakat ebeveyninin onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yaptığını bildiren hadis de bu gerçeği vurgular. Bundan dolayı Batılı mühtedilerden birçoğu, din değiştirenler için kullanılan ‘convert’ (dönme) yerine ‘revert’ (geri dönen) kelimesini tercih etmiştir.İslamiyet bugün de dünyanın en hızlı yayılan dini olma özelliğini korumakta, geçmiş dönemlere göre daha fazla ilgi çekmektedir.Mühtedilerin İslamiyet’ten önceki hayatları incelendiğinde ortaya çıkan bir gerçek de yaklaşık% 60’ının boşanma, anne ve babadan ayrı büyüme yahut önemli bir hastalık geçirme gibi ruhî sarsıntılara sebep olan travmatik bir tecrübe yaşaması ve neticede yaşantısını yeniden değerlendirerek hayatın anlamını sorgulanmasıdır. Teslis inancının karmaşıklığı, Hz.İsa’nın insanların günahlarına kefaret olarak ölmesi, kişinin doğuştan günahkâr olması, kilisenin tanrı-insan ilişkilerinde aracılıkta bulunması gibi konular mühtedilerin kabullenmekte zorluk çektiği doktrinlerdir. Buna karşılık İslam’ın ortaya koyduğu açık inanç esasları, ahlâk sistemi, kardeşlik anlayışı, hayatın her yönünü kapsayan ve dünya-ahiret dengesini kuran yaşantı biçimi mühtedilerin bu dini seçmesinde etkili olmuştur.(İslam Ans, 21/554)Alıntılar şöyle:“Yıldırım bir yeri iki kere çarpmaz” (s.38)“Afganistan cihat diyarıdır, kardeşlerin birbirlerine yardım ettikleri dünyanın cihat merkezidir.” (s.58)“İntikam soğuk yenen bir yemektir.” (s.186)“Biri Müslüman olmaya karar verdiğinde, biz ona aslına döndü deriz.” (s.240) “Savaş ateş gibidir, söndürülmedikçe alevlenmeye devam eder.” (s.271)Rıdley’in yaşadığı benzer ihtida örnekleri konusunda DİB yayınlarından A. Arı-Y. Karabulut’un hazırladığı ‘İhtida Öyküleri’ adlı kitabı da ayrıca tavsiye eder, hayırlı okumalar dilerim.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
yazarın hidayet öyküsü ilgimi çekip okumuştum fakat sonu anlamsız geldi verdiği mesaj islam ile bağdaşmadı
Yvonne Ridley bildik bir isim oldu müslüman olduktan sonra. Roman da 11 eylül bağlamında yazılmış. Güzel. Akıcı. Ama edebi olarak çok kaliteli olduğu söylenemez.
Hayat hikayesi daha mesaj yüklü olan bir İngiliz gazetecinin romanı ile karşı karşıyayız. Romanda işlenen birtakım olayların Müslüman kültür ve aile yapısına aykırı olan sahneleri, edebi dil, terceme, baskı ve dizayndan kaynaklanan bazı eksiklikleri dikkate almazsanız hele hele de romanın yarısına kadar bu romanı niçin okuyorum ki demezseniz, sonuç itibari ile ve romanın dramatik bir şekilde neticelenişi yönüyle vasatın üzerinde bir kitap olarak görebiliriz. Aslında yazarın Müslüman oluşunun daha mesaj yüklü bir hikayesi var.2001’de haber yapmak için gittiği Afganistan’da Taliban tarafından esir alınınca hem kendisi haber konusu olan hem de bütün hayatı değişen Rıdley’in bu esaret ona, o güne kadar dışarıdan baktığı bir coğrafyayı ve insanları daha yakından tanıma fırsatı verdi. Taliban’ın elinde sadece 10 gün esir kaldı. Serbest kaldıktan sonra İslam üzerine araştırmalar yapan Ridley, Müslüman olmaya karar verdi. Rıdley’in yaşadığı kötü zannedilen tecrübenin neticesi, olumlu olarak sonuçlandı. “Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir.” (Bakara, 216) Ali Köse şöyle diyor: Batı ve Kur’an. Bugün yan yana gelmesi pek muhtemel görünmeyen iki kavram gibi duruyor karşımızda. Ama gerçekte durum farklı. Tüm olumsuzluklara, tüm negatif yüklemelere rağmen bugün Batı’da Müslüman olan, kendisine ‘mühtedi’ sıfatını layık gören insanların sayısı geçmişe göre hiç de az değil. İhtida eden bu insanları İslamiyet’e sürükleyen en önemli etken ise Kur’an-ı Kerim. Kurumsal dinin, daha açıkçası Kilise’nin artık insanoğlunun gayr-i insani isteklerine fetva çıkarmasından istiğna eden Batılı insanlar için belki biz Müslümanlardan çok daha fazla anlam taşıyan bir kitap Kur’an-ı Kerim. (İhtida Öyküleri, s.8) İşte Kur’an-ı Kerim’in, bu gazetecinin de hayatını değiştirdiği görüyoruz.Bir röportajında ‘Kuran’da İncil’den farklı ne buldunuz?’ sorusuna verdiği cevap da ilginç: ‘Biliyorum şaşıracaksınız, ama kadın hakları. Kuran’ı okurken özellikle kadınlarla ilgili bölümlere bakıyordum, çünkü kadınların İslam’da nasıl baskı altında olduklarını bulmaya çalışıyordum, ama kadınların sürekli yüceltildiğini gördüm.’ (Cumhuriyet) M. İslamoğlu ‘Kur’an eliyle Müslüman olmak’ adlı yazısında şöyle diyor:“Bu tavır, müslüman’ın kendi değerlerine güveninin eseridir. Zorla müslüman etme yok, ‘incele, bilgi sahibi ol, gündemine al’ teklifi var. Tehdit değil, teklif yani.Taliban sözünde durunca Ridley’de sözünde durdu. Çıkar çıkmaz İslam’ı öğrenmek için harekete geçti. Ne mi yaptı? Kur’an’a başvurdu; başkasına değil, yalnızca Allah’ın kitabına, O muciz-i beyan olan Kur’an’a, hidayet güneşi olan Kur’an’a. Ve sonuç göz kamaştırıcı: Kur’an onun tasavvurunu, aklını, şahsiyetini, hayatını inşa etti. Onu ‘İslam Kadını’ etmeye yetip de arttı bu.Kur’an sizi nasıl etkiledi? sorusuna verdiği cevaba bakın:’NEFES KESİCİYDİ Kur’an sanki bir hayat kılavuzu. Okuduğum her şeyden çok etkilendim. Özellikle kadın haklarından. Çünkü hep bize Müslüman kadınların baskı altında olduğu anlatılırdı.’Kur’an Ridley’i inşa etti. Darısı anadan doğma Müslüman olmanın keyfini yaşayan bizlere. Bunca yıl Müslüman olup da, daha Kur’an’ı baştan sona bir kez anlayarak okuma zahmetine(!) katlanmamış olan gafil Müslümanlarımıza.”İhtida konusunda şu bilgiler de faydalı olacaktır:Din değiştirme olgusu için şu sebepleri zikretmek mümkündür: İnanılan dinin tatmin edici görülmeyişi, bu dini benimseyenlerin ve din adamlarının olumsuz tutumları, bilgi ve hayat tecrübesinin ilerlemesi, başka dine bağlı kişilerin olumlu davranışları ve hayatını böyle bir toplum veya çevrede sürdürme isteği, başka bir dine bağlı kimse ile evlenme, maddî çıkar sağlama, dinî telkinlerden etkilenme, şok bir etkiye maruz kalma vb.İhtida bir anlamda kişinin yeni bir dini kabul edişi değil eski dinine dönüşüdür, çünkü İslam’a göre insan fıtrat dini (İslam) üzere doğar. İslamiyet’in bu anlayışı, insanın doğuştan Allah’ı tanıma kabiliyetine sahip olduğuna işaret eder. Buna göre ihtida eden kimse fıtratını hatırlamış ve ona dönmüştür. Kur’an’da, Allah’la insanlar arasında yaratılışları döneminde yapıldığı ifade edilen sözleşme ve her doğan çocuğun fıtrat üzere dünyaya geldiğini, fakat ebeveyninin onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yaptığını bildiren hadis de bu gerçeği vurgular. Bundan dolayı Batılı mühtedilerden birçoğu, din değiştirenler için kullanılan ‘convert’ (dönme) yerine ‘revert’ (geri dönen) kelimesini tercih etmiştir.İslamiyet bugün de dünyanın en hızlı yayılan dini olma özelliğini korumakta, geçmiş dönemlere göre daha fazla ilgi çekmektedir.Mühtedilerin İslamiyet’ten önceki hayatları incelendiğinde ortaya çıkan bir gerçek de yaklaşık% 60’ının boşanma, anne ve babadan ayrı büyüme yahut önemli bir hastalık geçirme gibi ruhî sarsıntılara sebep olan travmatik bir tecrübe yaşaması ve neticede yaşantısını yeniden değerlendirerek hayatın anlamını sorgulanmasıdır. Teslis inancının karmaşıklığı, Hz.İsa’nın insanların günahlarına kefaret olarak ölmesi, kişinin doğuştan günahkâr olması, kilisenin tanrı-insan ilişkilerinde aracılıkta bulunması gibi konular mühtedilerin kabullenmekte zorluk çektiği doktrinlerdir. Buna karşılık İslam’ın ortaya koyduğu açık inanç esasları, ahlâk sistemi, kardeşlik anlayışı, hayatın her yönünü kapsayan ve dünya-ahiret dengesini kuran yaşantı biçimi mühtedilerin bu dini seçmesinde etkili olmuştur.(İslam Ans, 21/554)Alıntılar şöyle:“Yıldırım bir yeri iki kere çarpmaz” (s.38)“Afganistan cihat diyarıdır, kardeşlerin birbirlerine yardım ettikleri dünyanın cihat merkezidir.” (s.58)“İntikam soğuk yenen bir yemektir.” (s.186)“Biri Müslüman olmaya karar verdiğinde, biz ona aslına döndü deriz.” (s.240) “Savaş ateş gibidir, söndürülmedikçe alevlenmeye devam eder.” (s.271)Rıdley’in yaşadığı benzer ihtida örnekleri konusunda DİB yayınlarından A. Arı-Y. Karabulut’un hazırladığı ‘İhtida Öyküleri’ adlı kitabı da ayrıca tavsiye eder, hayırlı okumalar dilerim.