Dönüşler, derin psikolojik çözümlemeleriyle tanıdığımız ve bu yıl 75. yaşını kutladığımız usta yazar Erhan Bener'in, fantastik ögelere geniş yer veren, alışılmadık tarzda bir romanı.Bilimkurgu romanı olarak da nitelendirebileceğimiz Dönüşler, "Yüz Bin Suratlı Billur Top"uyla, "Nemrut Felsefe Taşı"yla, roman kahramanı Çarkçıbaşı'nın arkeolog dayısının evrenin oluşumu, zaman ve yenilenen yaşam senaryoları üzerine geliştirdiği ilginç felsefi teorileriyle merakla okunacak.Dönüşler, felsefi tartışmalarla iç içe geçmiş sürükleyici bir roman olma özelliğinin ötesinde, yerleşik ahlak değerlerini ve cinselliği de çarpıcı bir biçimde sorguluyor.
Dönüşler… Çarkçı bir amcamız var, 47 yaşında. Babası alkolik, ölüyor. Annesiyle ablası var, leş insanlar. Karısıyla kızı var, bunlar da leş. Bunların isimlerini şöyle bir duyuyoruz, o kadar. Pek ilgilenmiyor onlarla, zaten adam gemide çalıştığı için Singapur benim, Finlandiya senin, geziyor. Kızlar mızlar, alkol falan. Singapur’da aşık olduğu bir kız vardı bunun, bırakmak zorunda kalmış. unutamamış onu. Bir dayısı var, arkeolog ve emekli öğretim görevlisi. Yeni Foça’da yazlık evi var, orada yaşıyor.
Bir gün bu dayımızın ölüm haberi geliyor 47’ye, gemideyken. 47 diyeceğim, adının geçtiğini anımsamıyorum çünkü. Dayıdan bir de mektup geliyor. İşte, “Ben ölüyorum falan, evi sana bıraktım, para da bıraktım. Gel, yaşa, işini bırak. Bin Suratlı Billur Top’u kimseye verme, Kızıl Şeytan’a dikkat et. Bir de mezarıma iki çiçek bırak lan hayırsız,” falan diyor. Bizimki hemen uzuyor Yeni Foça’ya.
“Dönüşler, felsefi tartışmalarla iç içe geçmiş sürükleyici bir roman olma özelliğinin ötesinde, yerleşik ahlak değerlerini ve cinselliği de çarpıcı bir biçimde sunuyor.”
Sunuyor da, ne kadar yetkin bir şekilde sunduğu tartışılır. Her şeyden bir tutam gibi olmuş. Devam edelim.
Şimdi bu dayı kişisinin çok deli teorileri var. Diyor ki bedeni tamamlayan candır, can da ölümden sonra kaybolmaz. Bir çember içinde bütün hayatlar döner, zaman ne olursa olsun aynı senaryolar oynanır. Evet, kısaca, pek kısaca bunu diyor. Hatta Yunus Emre’den, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” alıntısını çok yapıyor.
Erhan Bener’in ve Vüs’at O. Bener’in yaşamlarındaki askerlik olgusuyla ne kadar paraleldir bu, bilmiyorum. Dikkatimi çekti yine de.
Yine Türk-Kürt olayı var. Erhan Bener, böyle ince ince sokuşturuyor dönemin sosyal olaylarını. Türk-Kürt kardeşliği ve çatışması geçiyor kısa da olsa. 47 apolitik bir görüntü çiziyor, site yöneticisiyse kutuplara ayrılmanın farkında.
Bir de fikrimce özellikle tekrarlanan bazı cümleler var. Singapur’daki sevgilinin verdiği Colt, dayının plakları ve kasetleri benzer cümlelerle tekrar anlatılıyor. Erhan Bener’in kitabın adına gönderme yaptığını düşünüyorum, hata olduğunu sanmıyorum bunların.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Dönüşler… Çarkçı bir amcamız var, 47 yaşında. Babası alkolik, ölüyor. Annesiyle ablası var, leş insanlar. Karısıyla kızı var, bunlar da leş. Bunların isimlerini şöyle bir duyuyoruz, o kadar. Pek ilgilenmiyor onlarla, zaten adam gemide çalıştığı için Singapur benim, Finlandiya senin, geziyor. Kızlar mızlar, alkol falan. Singapur’da aşık olduğu bir kız vardı bunun, bırakmak zorunda kalmış. unutamamış onu. Bir dayısı var, arkeolog ve emekli öğretim görevlisi. Yeni Foça’da yazlık evi var, orada yaşıyor.
Bir gün bu dayımızın ölüm haberi geliyor 47’ye, gemideyken. 47 diyeceğim, adının geçtiğini anımsamıyorum çünkü. Dayıdan bir de mektup geliyor. İşte, “Ben ölüyorum falan, evi sana bıraktım, para da bıraktım. Gel, yaşa, işini bırak. Bin Suratlı Billur Top’u kimseye verme, Kızıl Şeytan’a dikkat et. Bir de mezarıma iki çiçek bırak lan hayırsız,” falan diyor. Bizimki hemen uzuyor Yeni Foça’ya.
“Dönüşler, felsefi tartışmalarla iç içe geçmiş sürükleyici bir roman olma özelliğinin ötesinde, yerleşik ahlak değerlerini ve cinselliği de çarpıcı bir biçimde sunuyor.”
Sunuyor da, ne kadar yetkin bir şekilde sunduğu tartışılır. Her şeyden bir tutam gibi olmuş. Devam edelim.
Şimdi bu dayı kişisinin çok deli teorileri var. Diyor ki bedeni tamamlayan candır, can da ölümden sonra kaybolmaz. Bir çember içinde bütün hayatlar döner, zaman ne olursa olsun aynı senaryolar oynanır. Evet, kısaca, pek kısaca bunu diyor. Hatta Yunus Emre’den, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” alıntısını çok yapıyor.
Erhan Bener’in ve Vüs’at O. Bener’in yaşamlarındaki askerlik olgusuyla ne kadar paraleldir bu, bilmiyorum. Dikkatimi çekti yine de.
Yine Türk-Kürt olayı var. Erhan Bener, böyle ince ince sokuşturuyor dönemin sosyal olaylarını. Türk-Kürt kardeşliği ve çatışması geçiyor kısa da olsa. 47 apolitik bir görüntü çiziyor, site yöneticisiyse kutuplara ayrılmanın farkında.
Bir de fikrimce özellikle tekrarlanan bazı cümleler var. Singapur’daki sevgilinin verdiği Colt, dayının plakları ve kasetleri benzer cümlelerle tekrar anlatılıyor. Erhan Bener’in kitabın adına gönderme yaptığını düşünüyorum, hata olduğunu sanmıyorum bunların.
kitabı okurken kitabı kitabın kahramanı ile okumak isteyenlere tavsiye edilir. gerçekten iyi bir kitap.