Türker ailesinin Uzunköprü’den Ardahan’a, İstanbul’da Trabzon’a, Ankara’dan Cezayir’e, Aşkale’den Kıbrıs’a uzanan serüvenlerinin sıcak, sevgi dolu öyküsü.Evimiz Üç Oda Bir Kışla..Bir önceki kitabında Napolyon’un yaşamından kesitler sunan Şule Türker, bu kitabında kendi ailesinin öyküsünü anlatıyor. Türker ailesinin yaşantılarını ilginç ve önemli kılan, bu özel tarihin Türkiye’nin yakın tarihiyle de iç içe geçmiş olması.Bir roman gibi kurgulanmış olan ‘Evimiz Üç Oda Bir Kışla’ son kırk yıla yayılan ilginç bir Türkiye panoraması sunuyor. Şule Türker’in anne ve babasına duyduğu sevgi ve saygıyı ölümsüzleştirdiği bu samimi anlatıyı çok seveceksiniz.Zülfü LivaneliMayıs 2006, İstanbul
Asker çocuğu olmak zordur, yorucudur. Tam bir yere, okula, yeni arkadaşlara alıştım derken bir de bakmışsınız; taa ülkenin diğer ucundasınız. Tekrar başlar taşınmalar, alışma devreleri, geride bırakılan sevgililerin hüzünleri… Hele bir de, yaşadığınız ülke, tabiri caizse kaosun dibine vurmuşken, bu durum işkence haline gelir. Şule Türker de yukarıda bahsettiğimiz türden bir aileden geliyor. Türker, 1989-1991 yılları arasında Cezayir’de bulunduğu süre içerisinde Türkiye Cumhuriyet’i konsolosuluğunda çalıştı. 1992 yılında Sabah gazetesinde muhabirlik yaptı ve Sabah Başkent Gazetesi’nin editörlüğünü üstlendi. Bundan önceki kitabı ‘Napolyon-Vatansız Asker’de Napolyon’un hayat hikâyesinden kesitler aktaran Türker, Evimiz Üç Oda Bir Kışla da kendisinin ve ailesinin öyküsünü anlatıyor. Türkerler bir asker ailesi. Baba Bahtiyar Türker, anne Filiz Türker ve iki kızları… Bahtiyar Bey ordudaki başarılarıyla adından sıkça söz ettirir. Bu başarılı kariyer Bahtiyar Bey’e, Uzunköprü’den Ardahan’a, İstanbul’dan Trabzon’a, Ankara’dan Cezayir’e, Aşkale’den Kıbrıs’a, Türkiye’nin dört bir yanını karış karış gezmesine sebep olur. Elbette sağlam temeller üzerine oturtulmuş ilişkilerle birbirine bağlı olan diğer aile fertleri de bu uzun ve yorucu yolda Bahtiyar Bey’e eşlik eder. Türker ailesi bu serüvende kimi zaman hüzünlü, kimi zaman sürprizlerle dolu anlar yaşar. Ancak hiçbir zorluk onların bağlarını koparmaz. “Yine emektar arabalarıyla yola koyuldular. Bahtiyar, sahil yolundan içeri saptıktan sonra Filiz ve kızların yüzünün asıldığını fark etti. Çok sevdikleri deniz arkalarında kalmıştı, her kilometrede bozkıra biraz daha yaklaşıyorlardı. Dura kalka başkente vardılar. İkisi de deniz olan yerlerde büyüdükleri için şehre girişlerinde hissetikleri kuru hava onları çarptı. Filiz’in içi burkuldu. Gri tonlarındaki bu kurak kente hiç alışmayacağını düşündü.” Bu satırlar Türker’in kalbindeki burukluğu rahatlıkla anlatmaya yetiyor. Evimiz Üç Oda Bir Kışla Şule Türker’in bir roman gibi kurguladığı yaşamöyküsü. Kitap, genelde anne ve babasına duyduğu sonsuz saygıyı ve bir asker çocuğu olmanın getirdiği zorlukları anlatsa da, konu özele indirgendiğinde Türkiye’nin son kırk yılında içinde bulunduğu zorlukları, toplumsal şikâyetleri içinde barındırıyor. Ölümsüz bir aile sevgisi ve bulunduğu çukurda debelenip duran bir ülke… Buruk sevinçlerle dolu bir yolculuğa hazır mısınız?
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
şule türker asker olan babası merkezinde ailece yaşadıklarını roman tadında anlatmış sürükleyici güzel bir kitap
Asker çocuğu olmak zordur, yorucudur. Tam bir yere, okula, yeni arkadaşlara alıştım derken bir de bakmışsınız; taa ülkenin diğer ucundasınız. Tekrar başlar taşınmalar, alışma devreleri, geride bırakılan sevgililerin hüzünleri… Hele bir de, yaşadığınız ülke, tabiri caizse kaosun dibine vurmuşken, bu durum işkence haline gelir. Şule Türker de yukarıda bahsettiğimiz türden bir aileden geliyor. Türker, 1989-1991 yılları arasında Cezayir’de bulunduğu süre içerisinde Türkiye Cumhuriyet’i konsolosuluğunda çalıştı. 1992 yılında Sabah gazetesinde muhabirlik yaptı ve Sabah Başkent Gazetesi’nin editörlüğünü üstlendi. Bundan önceki kitabı ‘Napolyon-Vatansız Asker’de Napolyon’un hayat hikâyesinden kesitler aktaran Türker, Evimiz Üç Oda Bir Kışla da kendisinin ve ailesinin öyküsünü anlatıyor. Türkerler bir asker ailesi. Baba Bahtiyar Türker, anne Filiz Türker ve iki kızları… Bahtiyar Bey ordudaki başarılarıyla adından sıkça söz ettirir. Bu başarılı kariyer Bahtiyar Bey’e, Uzunköprü’den Ardahan’a, İstanbul’dan Trabzon’a, Ankara’dan Cezayir’e, Aşkale’den Kıbrıs’a, Türkiye’nin dört bir yanını karış karış gezmesine sebep olur. Elbette sağlam temeller üzerine oturtulmuş ilişkilerle birbirine bağlı olan diğer aile fertleri de bu uzun ve yorucu yolda Bahtiyar Bey’e eşlik eder. Türker ailesi bu serüvende kimi zaman hüzünlü, kimi zaman sürprizlerle dolu anlar yaşar. Ancak hiçbir zorluk onların bağlarını koparmaz. “Yine emektar arabalarıyla yola koyuldular. Bahtiyar, sahil yolundan içeri saptıktan sonra Filiz ve kızların yüzünün asıldığını fark etti. Çok sevdikleri deniz arkalarında kalmıştı, her kilometrede bozkıra biraz daha yaklaşıyorlardı. Dura kalka başkente vardılar. İkisi de deniz olan yerlerde büyüdükleri için şehre girişlerinde hissetikleri kuru hava onları çarptı. Filiz’in içi burkuldu. Gri tonlarındaki bu kurak kente hiç alışmayacağını düşündü.” Bu satırlar Türker’in kalbindeki burukluğu rahatlıkla anlatmaya yetiyor. Evimiz Üç Oda Bir Kışla Şule Türker’in bir roman gibi kurguladığı yaşamöyküsü. Kitap, genelde anne ve babasına duyduğu sonsuz saygıyı ve bir asker çocuğu olmanın getirdiği zorlukları anlatsa da, konu özele indirgendiğinde Türkiye’nin son kırk yılında içinde bulunduğu zorlukları, toplumsal şikâyetleri içinde barındırıyor. Ölümsüz bir aile sevgisi ve bulunduğu çukurda debelenip duran bir ülke… Buruk sevinçlerle dolu bir yolculuğa hazır mısınız?