Bizanslılara göre Konstantinopolis, Hz. İsa ve Meryem’in koruması altında iken, Osmanlılar nezdinde Hz. Muhammed’in İslam’ın mutlak galebesinin bir nişanı olarak fethini müjdelediği şehirdir. 1453’te Osmanlı ordularının şehre girişi Konstantinopolis için yeni bir devrin başlangıcı olacak, İstanbul’u payitaht ilan eden Fatih, Konstantin’den sonra şehrin ikinci kurucusu sayılacaktır.Elinizdeki kitap bir İstanbul tarihi değildir. Şehre ait zenginliklerin ve güzelliklerin elverdiğince makaleler bazında derlenme çalışmasıdır. Fatih’in Müjdelenen Şehri, Osmanlı dönemi İstanbul’unu, idarecilerinden halkına, mimari yapılarından gündelik hayatına, kucak açtığı yabancı sanatçı ve bilim adamlarına kadar ince ince detaylandırıyor. 3 Devirde İstanbul üçlemesinin bu ikinci kitabı, Türkiye nüfusunun dörtte birini bünyesinde barındıran ve büyüdükçe zenginliklerini yitiren bu şehre olan duyarlılığı bir nebze olsun arttırabilirse, şehri pazarlamak yerine özümsemeye çalışan ufak da olsa bir kitlenin oluşumuna hizmet ederse amacına ulaşmış sayılır.
Serinin ilk kitabı gibi bu kitap da, zarif tasarımı ve özenli baskısı ile dikkati çekiyor. Benim gibi tarih seven insanların elinden bırakmadan okuyacağı bir kitap. Ancak şunu eklemeliyim serinin ilk kitabı beni daha çok etkilemişti. Çünkü İstanbul’un Bizans ve Bizans öncesi tarihini daha az biliyordum ve okuduğum her konu beni hayretlere düşürmüştü. Kitapta yazarın ençok yakındığı iki konu var. Birincisi mağlum: Tarihi dokunun korunamaması ve bilinçsizce yok edilmesi. İkincisi ise yerel tarih bilincinin yetersizliği. Yıllarca belirli bir semte oturan insanlar semtlerinin tarihi ve tarihi binaları hakkında bilgi sahibi değiller. Zaten tarihi dokunun korunması için öncelikle bu yerel tarih bilincinin oluşması gerekli.Umarım bu bilinç düzeyine zamanla ulaşırız. Sırada serinin üçüncü kitabı var. Yine zevkli bir okuma olacağına eminim.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
fatih devri istanbulu özetliyor
meraklısına güzel bir kaynak.
Serinin ilk kitabı gibi bu kitap da, zarif tasarımı ve özenli baskısı ile dikkati çekiyor. Benim gibi tarih seven insanların elinden bırakmadan okuyacağı bir kitap. Ancak şunu eklemeliyim serinin ilk kitabı beni daha çok etkilemişti. Çünkü İstanbul’un Bizans ve Bizans öncesi tarihini daha az biliyordum ve okuduğum her konu beni hayretlere düşürmüştü. Kitapta yazarın ençok yakındığı iki konu var. Birincisi mağlum: Tarihi dokunun korunamaması ve bilinçsizce yok edilmesi. İkincisi ise yerel tarih bilincinin yetersizliği. Yıllarca belirli bir semte oturan insanlar semtlerinin tarihi ve tarihi binaları hakkında bilgi sahibi değiller. Zaten tarihi dokunun korunması için öncelikle bu yerel tarih bilincinin oluşması gerekli.Umarım bu bilinç düzeyine zamanla ulaşırız. Sırada serinin üçüncü kitabı var. Yine zevkli bir okuma olacağına eminim.