Tirebolu, sahil yolu geçmeden ve ulaşımın ağırlıklı olarak karayolu ile yapılmadığı yıllarda limanında motorların, mavnaların, kayıkların çekili olduğu, Han Kahvesi’nde balıkçı/denizci taifesinin ufku gözlediği, sohbet ettiği, denizcilikle ilgili bitmez tükenmez anıların anlatıldığı Doğu Karadeniz Bölgesi’nin şirin bir kıyı kasabası görünümünde idi. Tirebolulu denizciler, Karadeniz sahilinde birinci sınıf gemicileri teşkil ederdi. Şehrin XX. yüzyıla kadar varlıklı zümresi arasında bulunan denizciler sadece mal taşımacılığı ile değil, ticaretle de meşgul olmuşlardı. Denizle iç içe olan bu denizciler Osmanlı döneminde özellikle “gemicilik yapmak üzere” İstanbul’a geldiler ve Kasımpaşa’da Kulaksız’ı, Galata’da Çeşme Meydanı’nı ve Arap Cami semtlerini mesken tuttular. Seyr-i Sefâin ve Şirket-i Hayriyye gibi idarelerde ve özel kumpanyalarda kömürcü, ateşçi, vinççi, makinist/çarkçı, lostromo, serdümen, kaptan olarak görev yaptılar. Bilhassa teknik bir beceri gerektiren çarkçılıkta başarılı oldular. Elinizdeki bu kitap, İstanbul’a gelen Tirebolulu denizcileri, bahriye subaylarını, Ertuğrul şehitlerini, yelkenli gemi kaptanlarını anlattığı gibi “bir sahil kasabasının” zaman içinde nasıl dönüşüm göstererek denizden koptuğunu da gözler önüne koymaktadır
Kitap Yorumları - (0 Yorum)