Türklük, Türkiyelik, biyolojik kimlik, etnik kimlik, üst kimlik, alt kimlik derken, kavramlar öylesine karıştı ki, tozdan dumandan ferman (veya kimlik belgesi) okunamıyor. Bu karışıklık, Osmanlı döneminde bile bu derecede değildi. Mehmet Emin Yurdakul “Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur” mısraını, Meşrutiyet döneminde değil, Abdülhamid döneminde yazmıştı. Saraydan fırça değil, onay görmüştü. Fransa’da “Français”, İngiltere’de “English” demek bizde “Türk” demek kadar fırtına koparmıyor. Sovyetler Birliği döneminde de “Rusya” demek fırtınalar koparmazdı. Bizde ise, aşırıya kaçan ırkçı toplum mühendisleri ve yine aşırıya kaçan kozmopolit toplum mühendisleri yüzünden (veya sayesinde) öyle bir duruma düştük ki, Türk kimliğini kabul edenler bunu ürkek sesle söylemeye mecburuz sanıyorlar. Bu denemelerde, başkalarına insanca ve sevgiyle bakarken, kendimizin de aynı bakışa lâyık olduğumuzu hatırlatmak istedim: “Toplum mühendisi” kimliği ile değil “Vatan bireyi” olarak.
Hüsrev Hoca kitabı bir konuşma diliyle ve yer yer de esprilerle süslemiş. Kitabı okurken hiç sıkılmayacağınızı söyleyebilirim. Herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstün olmadığını İslam’dan ve tarihten çok güzel örneklerle açıklıyor. Okunması gereken bir kitap.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Hüsrev Hoca kitabı bir konuşma diliyle ve yer yer de esprilerle süslemiş. Kitabı okurken hiç sıkılmayacağınızı söyleyebilirim. Herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstün olmadığını İslam’dan ve tarihten çok güzel örneklerle açıklıyor. Okunması gereken bir kitap.
Bir kültür hazinesi olan Hatemi Hoca ne yazsa okunuyor.
Hem dili hem anlatımı hem de anlatmak istedikleri güzel; harika bir kitap.