Günümüzün biyo-teknolojik ve genetik gelişmeleri, insan doğasının geleceğine ilişkin pek çok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu biyo-teknolojik gelişmelerin felsefi, etik ve siyasal sonuçlarını ele alan Habermas’ın yönelttiği en çarpıcı soruların başında, insanın tasarımcısının Tanrı ya da başka bir yüce varlık değil, yine bir insan olmasının, insanın kendini tanıyıp bilmesi açısından nasıl bir sonuç doğuracağı geliyor.İnsanın yaşam kalitesini arttırıcı genetik ve biyo-teknolojik gelişmelerin karşısında olmayıp, daha ziyade bu gelişmelerin felsefi ve etik açıdan dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayan Habermas, bu son çalışmasıyla, bilim-felsefe ilişkisine yeni ve derinlikli bir boyut katmakta ve insanı yakın gelecekte bekleyen en ciddi varoluş sorunlarından biri karşısında uyanık olmaya çağırmaktadır.
Gen teknolojisindeki gelişmeler insanlığı yol ayrımına doğru sürüklüyor: geleceğin insanının varoluşu, ya piyasanın öznel talepleri doğrultusunda adaletsiz bir şekilde kurulacak, yada demokratik ve özerk anlamda kurulmasını biz sağlayacağız. Habermas, Kierkegaard ve izleğindeki varoluşçuların, tek ve bağımsızmış gibi addetip nirvana benzeri sorumluluk ve özgürlüğe ulaşabileceğini düşlediği insanın, artık nasıl çok daha belirlenmişlik içinde yaşamaya çabaladığını tartışmaya çağırıyor bizi. Yani insan ve geleceğinin kuruluşunun, bilim-kurguculara ve piyasacılara bırakılamayacak denli önemli olduğuna vurgu yaparak, bu olağanüstü duruma el koyması için felsefe ve etiği göreve çağırıyor.Liberal solun sadece negatif-ayrıksı-azınlık hakların güvencesini sağlamakla uğraştığı ve bunların ötesine geç(e)mediği (babaları olan Locke’un kölesi olmasına sessiz kalması benzeri) günümüzde; Habermas’ın bu çağrısı, müzakereci-cumhuriyetçi-adaletçi solun pozitif tüm haklara da müdahil olma çağrısı sanki. Ben kitabı çok sevdim açıkçası.Ferda Nihat Köksoy
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Gen teknolojisindeki gelişmeler insanlığı yol ayrımına doğru sürüklüyor: geleceğin insanının varoluşu, ya piyasanın öznel talepleri doğrultusunda adaletsiz bir şekilde kurulacak, yada demokratik ve özerk anlamda kurulmasını biz sağlayacağız. Habermas, Kierkegaard ve izleğindeki varoluşçuların, tek ve bağımsızmış gibi addetip nirvana benzeri sorumluluk ve özgürlüğe ulaşabileceğini düşlediği insanın, artık nasıl çok daha belirlenmişlik içinde yaşamaya çabaladığını tartışmaya çağırıyor bizi. Yani insan ve geleceğinin kuruluşunun, bilim-kurguculara ve piyasacılara bırakılamayacak denli önemli olduğuna vurgu yaparak, bu olağanüstü duruma el koyması için felsefe ve etiği göreve çağırıyor.Liberal solun sadece negatif-ayrıksı-azınlık hakların güvencesini sağlamakla uğraştığı ve bunların ötesine geç(e)mediği (babaları olan Locke’un kölesi olmasına sessiz kalması benzeri) günümüzde; Habermas’ın bu çağrısı, müzakereci-cumhuriyetçi-adaletçi solun pozitif tüm haklara da müdahil olma çağrısı sanki. Ben kitabı çok sevdim açıkçası.Ferda Nihat Köksoy