"bende kıyamet öyle bilindiği gibi kopmuyorbende kıyamet ahmetbende kıyamet otuz iki dişimden başlıyor kopmayatrenler yarım gidiyor gideceği yerekadınlar yarım adamlar yarımyarım bir göğü paylaşıyorum herkesle"“Kayıp Ruhlar Kıraathanesi” insan ruhunun inceliklerini işlediği 17 hikâyeden oluşuyor. Recep Şükrü Güngör’ün konuları ele alış ve yaklaşımı, canlı ve yaşayan bir hayatın yansıması olarak ses buluyor okuyucuda.Yazar, aynı mahallede doğup büyümüş, çoluk çocuğa karışmış, her gün yüz yüze bakan insanların nasıl birbirlerine düşman edildiklerini, gerçekçi bir dille anlatıyor. Hikâyelerin akışındaki doğallık, sağlam kurgu ve üslûp, sizi gerçek dünyadan alıp kahramanın yaşadığı zamana götürüyor adeta.
kayıp ruhlar kıraathanesi ni okurken kendimi iyi çekilmiş fotoğrafların sergilendiği bir salonda hissettim. hikayeler anlatan hikayeciyide usta bir fotoğrafçı olarak karşıladım. hikayeciyi niye fotoğrafçıya benzetiyorum ? fotoğrafçı dünyanın her yerinde bir kez yaşanan ve çok az kişinin tanık olduğu ‘an’ları çeker. kitapta bunu yaşıyorsunuz .
Yazarın sıcak ve samimi bir anlatımı var. Hikâye kişileri yabancı değil, içimizden birileri. Bir çırpıda okunacak bir kitap. “Uzun Bir Secde”, “Yolcu” ve “Pencere Önünde Son Kez” hikâyeleri özellikle zikredilmeli.“Dedim ki ihtiyara, bir kanomuz olsa, asılsak küreklere, sen oltaları salsan suya, kocaman kocaman somonları yakalasan, sonra da mangalı yaksak, somonları zeytinyağıyla yağlayıp ızgaraya dizsek, dumanları kanonun ortasından buharlara karışıp yükselse, karadaymışız gibi ayaklarımızı uzatsak, tramvaya yetişme derdi olmasa, matineyi kaçırma telaşı olmasa, saat beş zil çaldı trafik tıkandı stresi olmasa…Sokaklardan, caddelerden salkım salkım insanlar geçiyordu.İki katlı taş binanın merdiven sahanlığından büyük bir çığlık duyuldu. Bir kadındı.Gözlüğünün altındaki ışıltılar kanlanmıştı. Köpeğimi kaybettim, dedi. Köpek, senin arzularındır, terk etmen gerekiyor, dedi ihtiyar. Kadın, yüzünü eğdi, rimel bulaşığı gözleri önüne düştü, munis, muti hal aldı.” (s. 90) “Park” hikâyesinden.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Hikayeler güzel ama sürekli şimdiki zaman çekimli fiiller beni sıktı biraz. İkide bir -yor demekten bi hal oldu bana. :))))
güzel ve akıcı bir kitap hikayeler hap niteliğinde beğeneceksiniz..
sonyıllarda okuduğum en muhteşem öykü kitabıydı.öykü sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.
kayıp ruhlar kıraathanesi ni okurken kendimi iyi çekilmiş fotoğrafların sergilendiği bir salonda hissettim. hikayeler anlatan hikayeciyide usta bir fotoğrafçı olarak karşıladım. hikayeciyi niye fotoğrafçıya benzetiyorum ? fotoğrafçı dünyanın her yerinde bir kez yaşanan ve çok az kişinin tanık olduğu ‘an’ları çeker. kitapta bunu yaşıyorsunuz .
Yazarın sıcak ve samimi bir anlatımı var. Hikâye kişileri yabancı değil, içimizden birileri. Bir çırpıda okunacak bir kitap. “Uzun Bir Secde”, “Yolcu” ve “Pencere Önünde Son Kez” hikâyeleri özellikle zikredilmeli.“Dedim ki ihtiyara, bir kanomuz olsa, asılsak küreklere, sen oltaları salsan suya, kocaman kocaman somonları yakalasan, sonra da mangalı yaksak, somonları zeytinyağıyla yağlayıp ızgaraya dizsek, dumanları kanonun ortasından buharlara karışıp yükselse, karadaymışız gibi ayaklarımızı uzatsak, tramvaya yetişme derdi olmasa, matineyi kaçırma telaşı olmasa, saat beş zil çaldı trafik tıkandı stresi olmasa…Sokaklardan, caddelerden salkım salkım insanlar geçiyordu.İki katlı taş binanın merdiven sahanlığından büyük bir çığlık duyuldu. Bir kadındı.Gözlüğünün altındaki ışıltılar kanlanmıştı. Köpeğimi kaybettim, dedi. Köpek, senin arzularındır, terk etmen gerekiyor, dedi ihtiyar. Kadın, yüzünü eğdi, rimel bulaşığı gözleri önüne düştü, munis, muti hal aldı.” (s. 90) “Park” hikâyesinden.