Türkiye’de Japonya - Japonya’da Türkiye çalışmaları üzerine oluşturduğumuz akademik kitapların ilki olan Kotodama İstanbul Academia 1, disiplinlerarası bir akademik çalışma olarak 9 yazarın makalelerinden oluşuyor.Kitabın ilk yazısı “Türkiye’de Japonya Çalışmaları” Üzerine Düşünmek, kitabın editörü Esin Esen tarafından kaleme alındı. Uzmanlığı eski ve klasik Japon edebiyat ile çeviribilim olan Esen, bu yazıyı kitabın editörü olarak, Kotodama Academia kitaplarının başlangıcında, tüm alanı tanımlayarak, alandaki çalışmaları konumlandırmak amacıyla oluşturdu. Yazıda ilk olarak “hala bir kavram karmaşası” olduğu belirtilen “Japonya çalışmaları” ve “Japonoloji” kavramları irdelenerek, tanımları yapılıyor. Daha sonra Türkiye’de Japonya çalışmalarının kapsamı ve disiplinlerarası yapısı üzerinde duruluyor. Esen yaptığı bibliyografya çalışmasıyla tarih, dil, edebiyat disiplinleri odağında, sosyal bilimler alanındaki çalışmaları sınıflandırarak bu alanda yapılan çalışmaları aktarıyor. Makalenin sonunda Türkiye’de Japonya çalışmaları alanında faaliyet gösteren akademisyenlerin listesi bulunuyor. Kaynakça da, disiplinlere göre farklı başlıklarda sınıflandırılmış kısmi bir bibliyografya özelliği gösteriyor.İbrahim Soner Özdemir’in yazısı felsefe ve estetik üzerine. Özdemir, Türkiye’de Japon düşüncesi, felsefe ve estetik üzerine çalışmalar yapan nadir akademisyenlerden. Akademisyen olarak Özdemir’in özelliği lisansını inşaat mühendisliği üzerine yaptıktan sonra yüksek lisansını sanat tarihi ve doktorasını da Japon felsefesi üzerine yapmış olması. Ayrıca doktora araştırma bursuyla gittiği Japonya’da Estetik (bigaku) eğitimi aldı. Özdemir’in, mühendislik eğitiminden geldiğini düşündürten, konuları alışılmışın dışında irdeleyen bir akademik yönü var. Tüm bu farklı disiplinlerin bir araya gelmesi ise çalışmalarındaki özgünlüğün temelini oluşturuyor. Böylece çalışmalarının etki alanı, felsefenin dışında, sanat, edebiyat hatta dil çalışmaları ve diğer disiplinleri de kapsayabiliyor. Bu kitaptaki Boşluk ve Çiçek Japonya’da Yaşlanmanın Estetiği, Özdemir’in bahsettiğimiz akademik yönlerini yansıtan, alana katkı sağlayan bir makale. Yazı Özdemir’in sözleriyle “Japon kültüründe yaşlanmış, yıpranmış ve yıkılmış olana verilen estetik değerin kendine özgü niteliğini” incelemektedir. Japon kültüründe estetik olarak görülen bu yönle Batı kültüründeki farklılığı vurgulayarak, “Japonya’da farklı dönemlerden gelen sanat, mimarlık, restorasyon ve koruma uygulamalarından seçilen örneklerle ilgili estetik değerlendirmeler temelinde” ikeru, hana ve kū kavramları çözümlenmektedir.Devrim Çetin Güven Japon edebiyatı ve karşılaştırmalı edebiyat alanlarında dikkat çekici çalışmalar veren bir akademisyen. Çalışmalarında seçtiği konular da, konuları ele alış biçimi de özgünlük taşıyor, kuramın kalıplarına eserlerini sığdırmaya çalışmadan, edebi kuramlardan ve akımlardan yararlanması fark yaratıyor. Türkiye’de Japonoloji bölümünü bitirdikten sonra, Japon edebiyatı eğitimini Japonya’da tamamladı. Japon edebiyat araştırmalarının önemli isimlerinden Yoichi Komori’nin öğrencisi. Karatani’nin “Derinliğin Keşfi—Modern Japon Edebiyatının Kökenleri” adlı edebiyat kuramı eserinin çevirmenlerinden. Bu kitapta yer alan yazısının başlığı “Japoncadan Türkçeye İlk “Karşılaştırmalı” Edebiyat Kuramı Çevirisi Derinliğin Keşfi’nde Shōyō Tsubouchi ve Sōseki Natsume’nin İzleri “. Yukarıda saydığımız birikim ve akademik özelliklerini yansıtan dikkat çekici bir çalışma. Karatani’nin “kuramsal karşılaştırmalı edebiyat” çalışması olan kitabının “karşılaştırmalı, kuramsal perspektif kazanmasında etkili olan (Japon) kaynakların neler oldukları “ sorusuyla yola çıkıyor. Bunun cevabını “ sadece Japonya’nın değil, belki de dünyanın (erken) postmodern anlamda ilk yazın kuramı projelerinden biri olan Sōseki Natsume’nin Edebiyat Kuramı ve onun öncülü Shōyō Tsubouchi’nin Romanın Özü çalışmalarının Karatani’ye esin kaynağı” olduğu şeklinde ortaya koyuyor. Elinizdeki kitabın editörü Esen’e göre, kuramların kalıpları dışında düşünebilen Güven’in, gelecekte oluşturacağı edebiyat kuramının ilk adımları olduğu hissini yaratıyor.Kitapta, Türkçe- Japonca ilk sözlük konusunu ele alan Zeynep Gençer Baloğlu’nun eğitimi, onu Türkiye-Japonya alanında farklı bir yere konumlandırıyor. “Japon dili eğitimi” üzerine lisansını tamamlayan Baloğlu, yüksek lisansını Japonya’da, Türkçe-Japonca dil alanında karşılaştırmalı olarak tamamlamıştır. Doktorasını ise Türkiye’de, Türkoloji çatısı altında yine Türkçe-Japonca karşılaştırmalı olarak yapmıştır. Türkiye’de hem Japonoloji hem de Türkoloji eğitimi almış az sayıda akademisyenden biridir. Bu da çalışmalarında farklılığı ve konuları geniş ve kapsamlı bir bakış açısı ile iki alanındaki birikimiyle ele almasını sağlamaktadır. Bu kitapta yer alan “İlk Türkçe Japonca Sözlük Mecmua-i Lügat’te Selamlama İfadeleri -Türkçe Japonca Karşılıklar Ekseninde-“ başlıklı makalesi bu yönünü yansıtan bir eserdir. Osmanlı Döneminde 1893’e tarihlenen, Türk-Japon ilişkilerinin başlangıç döneminde oluşturulan Türkçe Japonca üç dilli sözlük Mecmua-i Lügat 2018 yılında Dündar’ın çalışmasıyla gün yüzüne çıkmıştır. El yazması ve tek nüsha olarak hazırlanan bu eseri araştırmacılar Türkiye’de Japonya çalışmalarının başlangıcı, Japon dili eğitiminin başlangıcı ve Japoncadan çeviri ediminin başlangıcı gibi pek çok açıdan ilk olarak konumlandırmaktadırlar. (Bkz. Gençer Baloğlu makaleleri). Gençer Baloğlu, Türkoloji eğitimi sayesinde Osmanlıca bilmekte, Osmanlı arşivlerini kullanabilmektedir. Japonca eğitimi ve karşılaştırmalı dil üzerine yaptığı çalışmaları sayesinde sözlüğü kapsamlı olarak analiz edebilmektedir. Sözlüğü bir bütün olarak ele alarak kitaplaştırmakta olan Gençer Baloğlu, aynı zamanda eseri sözlük bilim, dil, karşılaştırmalı çalışmalar gibi farklı açılardan incelediği makaleler yayınlamaktadır. Bu kitaptaki makalesinde, sözlükteki “Mülâkat・會(あ)ひ・Rencontre” altındaki Türkçe cümlelere” sözlüğün yazarı “Mustafa Asım tarafından verilmiş olan Japonca karşılıklar”, bir “çeviri eylemi” olarak cümle bazında dilbilim odaklı yaklaşımla, biçimsel ve edimsel açıdan incelenmiştir.” Bu açıdan Türkoloji-Japonoloji alanları, karşılaştırmalı dil çalışmaları, çeviribilim açısından dikkat çekici bir makaledir. Türkiye’de Japonya çalışmalarının başlangıcının tarihlendirmesi üzerine de bir arka plan sunmaktadır.Japon edebiyatı üzerine doktorasını tamamlamış ikinci Türk olan Melek Kaba, yüksek lisans ve doktora eğitimini Japonya’da aldı. Japon Üniversitelerinde dersler vermiş olan Kaba, Türkiye’ye döndükten sonra Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Japonoloji bölümünün ilk öğrencilerini kabul ettiği dönemde, katkıda bulundu. Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Japon Dili Eğitimi Ana Bilim Dalında. Çalışmalarını edebiyat ve Japoncanın eğitimi alanında sürdürüyor. Bu kitaptaki . ‘Yeni Dil’den ‘Milli Dil’e Japon İşgal Dönemi Öncesinde Kore’de Japon Dili Eğitimi” başlıklı makalesinde, Kore yarımadasındaki Japon dili eğitiminin tarihçesini ele alıyor. 14. yüzyılda ticari ilişkiler bağlamında Japoncanın yabancı dil olarak öğretimi ve o dönemde Japoncaya “yeni dil” anlamına da gelen shingo adının verilmesiyle başlıyor. Tarihi süreç içinde Kore yarımadası ve Japonya ilişkilerinin değişmesiyle, Japon dili eğitiminin de evrildiğini ve 19. yüzyılda Japon modernleşmesinin yarım adadaki etkisiyle Nichigo eğitimine dönüştüğünü, 1906’da Japonya’nın Kore’yi himayesi altına almasıyla, Japonca okullarda zorunlu müfredat haline geldiğini ve bunun ilhak dönemindeki kokugo [milli dil] eğitimine giden yol olduğunu ortaya koyuyor.. 1910’da Japonya’nın Kore’yi ilhak etmesinden sonra Japonlar, kendi ülkelerindeki Japon dili eğitimi kokugoyu [milli dil] Kore’deki eğitim sistemine dahil etmişlerdir. Dil eğitimi, dil politikası, dil eğitim tarihi üzerine katkı sağlayan bir yazı.Türkolog, edebiyat bilimci bir yazar olan Bahriye Çeri, Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi’nde dersler vermiştir. Esen’le yazışmalarında Türk arşiv ve kütüphanelerindeki Japonya hakkında yazılmış eserleri tarayarak bir bibliyografya oluşturduğunu anlatmıştır. Bu kitapta yer alan “Gözden Kaçmış Bazı Gezi Kitapları ve Japonya” yazısında, söz konusu araştırmasında ulaştığı kitaplardan Japonya seyahatini konu eden dördünü ele almaktadır. Kitaplardan ikisi çocuklar, ikisi ise büyükler içindir. Çeri metin ve çevre metinleri analiz ederek, “Türk aydınının/yazarının Japonya ve Japon milletine bakışı[nı] bu kitaplar bağlamında ortaya” koymuştur. Japonoloji alanına hem yöntem hem içerik olarak önemli katkı sağlayan bir yazıdır. Tam metin bibliyografyanın da kısa zamanda bizlere ulaşması dileğiyle.Kitapta “Rakugo: Tokyo’da Alt Sınıf Ürünü Bir Zanaat olarak Güldürü ve Bellek Kurgusu” başlığı ile yer alan Esra Gökçe Şahin’in, antropoloji alanındaki yazısı araştırma yöntemi olarak dikkat çekici bir farklılık gösteriyor. Yüksek Lisansını Tokyo Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde, Japonya’da ve Türkiye’de ataerkilliği karşılaştırdığı çalışmasıyla tamamlayan Şahin, Doktorasını Harvard Üniversitesi’nde Sosyal Antropoloji ve Medya Çalışmaları üzerine yaptı. Japonya’da bulunduğu yıllarda çok sıra dışı bir şey yaparak rakugo üstadı Kokontei Shinkyō’nun çırağı oldu. Esen’le yaptığı sohbette anlattığına göre, kadınlar rakugoda çıraklığa pek alınmıyordu. Bir yabancı ve bir kadın olarak ustasını ikna etmesinin hikayesini dileriz başka bir yazıda kendisinden dinleme fırsatı buluruz. Bu kitapta yer alan yazısı rakugo çıraklığı yaptığı dönemdeki deneyimleri ve birikimleri temelinde “katılımlı gözlem esasına dayanarak elde edilen etnografik verilerin kavramsal ve teorik yaklaşımlar nazarında incelenmesiyle, rakugoda usta çırak ilişkisi ve bunun şehir belleği üzerindeki etkisi” incelenmiştir. Hem yöntem olarak hem de içerik olarak alana dikkat çekici katkı sağlayan bir yazı.Türkiye’nin güzel sanatlar alanındaki önemli eğitim kurumlarından biri olan “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi”nde Japon sanatı ve kültürü üzerine dersler veren Erhan Özışıklı aynı zamanda bir ressam. Kitapta yer alan Tanizaki’nin “Gölge”si ve Modernist Sanat başlıklı yazısında, Tanizaki’nin Gölgeye Övgü kitabını, modernist sanat açısından irdeliyor. Tanizaki’nin kitabında yer alan “Batı dünyasında gölgelerden keyif alma eğilimi olmadığına dair savına karşı” çıkarak “Batı sanatındaki chiaroscuro [açık koyu] tekniği merkez”inde konuyu tartışıyor. Sonuç olarak, Tanizaki’nin savının doğru olmadığını ortaya konuyor. Sanat tarihi ve edebiyat alanlarına farklı bir bakış sunuyor.Kotodama İstanbul Academia kitaplarında, Türkiye ve Japonya alanlarında yapılmış doktora tezlerinin tanıtımına önem veriyoruz. Bunlardan ilki Türkolog, sözlü tarih uzmanı Sayoko Numata’nın Tatar göçmenler üzerine yaptığı tezi. Rus İhtilali’nden sonra Japonya’ya göç eden Tatarlar, iki dünya savaşı arasındaki dönemde Japonya’da yaşarlar. Bu dönemde Japonların İslam ve yayılmacılık politikalarının odağında olan Tatarlar, İkinci Dünya Savaşı sonuna doğru hem yabancı olmaları sebebiyle ayrımcılığa uğrar, yaşadıkları yerden taşınmak zorunda kalırlar, hem de savaşın zorluklarından tüm Japonya gibi etkilenirler. Türkiye’nin söz konusu dönemde kapılarını bu göçmenlere açması sonrasında Tatarların bir kısmı tekrar Japonya’dan Türkiye’ye göç ederler. Bir kısmı ise Amerika’ya gider. Numata tezinde Uzak Doğu’da doğmuş olan Tatarları ikinci kuşak olarak adlandırır. Önce arşiv ve alan tarama çalışmalarıyla bu kuşak hakkında verilere ulaşan Numata sonrasında söz konusu Tatarlardan “Japonya’da Tokyo’da, Türkiye’nin farklı yerlerinde ve Amerika’da San Francisco ve New York’ta yaşamlarını sürdüren 70 kişiye ulaşarak, 41 kişiyle yaptığı röportajları kayıt altına” alır. Sözlü tarih yöntemini uygulandığı bu çalışma için Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak bulunmuş, A.B.D.’ye de gitmiştir. Kendi alanına önemli bir yenilik sağlayan bu tez çalışmasının tanıtımının Türkçe yayınlanmasın Türkiye’deki çalışmalara da katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)