Çeşitli dergilerde İslam düşüncesi ile ilgili araştırma yazılarının yanında İslamcılığın yaşadığı çıkmazlarla ilgili eleştirel makaleleri yayınlanan Kamil Ergenç’in, özellikle Türkiye İslamcılığının bugün yaşadığı sorunlarla ilgili deneme yazılarından oluşan ilk kitabı yayınlandı.Kamil Ergenç’in Modern Klişelerin Gölgesinde İslamcılık adlı ilk kitabı 2020’li yıllara yaklaştığımız bu günlerde İslamcılığın teori ve pratikte yaşadığı çıkmazlara ilişkin tam bir özeleştiri niteliğinde.Yazar, İslam’ın hayat veren ilke, kavram ve değerlerinin özgürleştirilmesi ve yeni bir inşa dili gerçekleştirebilmesi için son dört yüz yıldır hayata egemen olan Avrupamerkezci kolonyal/ postkolonyal, oryantalist, modern/postmodern, seküler klişelerin tasallutundan özgürleşmesi gerektiğini savunuyor.“Müslümanların yalnızca egemenlerin hukukunu koruyan kavramlara teslim olarak yeni bir dünya inşa edeceğini zannetmesinin“zihinsel kadavralaşma” halinden başka bir şey olmadığını ifade eden yazar, “Bu noktada gerçek anlamda bir direnişin başlatılabilmesi için öncelikle zihinsel sömürge halinden kurtulmak gerekmektedir. Bunun yolu ise bize özgü yani Müslüman’ca düşünmenin imkanlarını öğrenmekle mümkün olabilir” diyor.Yazar İslamcılığı, dışarıdan dayatılan sömürgeci klişelerin yanında, içeride üretilen ve içselleştirilen uzlaşmacı, statik klişelerin gölgesinden kurtulmaya da çağırıyor. Müslüman halklara uyanış aşısı yapacak dinamik bir fikriyata sahip olan İslamcılığın muhafazakar demokrasi ile yaşadığı izdivacın içerik kaybına uğramasına yol açtığını belirten Kamil Ergenç, muhafazakar klişelerle İslam’ın araçsallaştırılması tehlikesine dikkat çekiyor ve İslamcıların gerçeklerle yüzleşmek ve put kırıcı fikirler inşa etmek için kendi kavram ve şiarlarına dönmesi gerektiğine vurgu yapıyor.Türkiye İslamcılığına yönelik özeleştirisel bakışı yansıtan ve İslam’ın modern prangalardan kurtularak özgürleştirilmesi ve özneleşmesi kaygısıyla yazılmış olan “Modern Klişelerin Gölgesinde İslamcılık” dikkatle ve önyargısız olarak okunmayı hakediyor. Allah azze ve cellenin hayatı tanzim etsin için gönderdiği mübeccel dini, kimi zaman muhafazakar demokrat argümanların meşrulaştırılması, kimi zamansa artık köhnemiş ulus devlet klişelerinin tebcil edilmesi için ahlaksızca istismar ediliyor. Şayet tevhidi perspektife sahip bir bilincin temsilcisi olmayı başarabilseydik, bu ayartıcılıkların hepsiyle gerçek anlamda hesaplaşabilecektik. İdeal olana sırtımızı döndüğümüz için, reel olan tarafından her geçen gün kuşatılıyoruz. En iyinin taliplisi olması gerekenler, gelenekte içkin “ehveni şerreyn” klişesi nedeniyle kötülerden kötü beğenmek zorunda kalıyorlar. Bu durum “en iyi”nin peşinden koşma azmimizi kırdığı gibi, reel olanın değişmezliğine olan inancımızı da pekiştiriyor. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslam’ın ilke/prensip ve umdelerinin hayata egemen kılınması; İslami şiarların özgürleştirilmesi; İslam toplumlarının emperyal projeler kapsamında sömürgeleştirilmesinin engellenmesi amacıyla canhıraş bir mücadele veren İslamcılık, Türkiye özelinde, muhafazakar demokrasiyle izdivacından beri esasa taalluk eden hususlarda konuşmak yerine, verili olanın muhafaza edilmesi amacına matuf tavır alışlar gerçekleştirmektedir. Bu durum, yüzyıllardır aldatılan/ayartılan ve düşüncesizleştirilen Müslüman halklara uyanış aşısı yapacak en dinamik fikriyatın, İslamcılığın, içerik kaybına uğradığının delilidir. Türkiye özelinde İslamcılık, her geçen gün Türk-İslamcı perspektifin tesiri altına girmekte ve adeta intihar etmektedir.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)