"Gökyüzünde bölük bölük turnalar...Türkü böyle başlar ve "Nerededir meskeniniz iliniz / Bir nâme yazayım yâre götürün / Dost iline uğrarm'ola yolunuz...." diye devam eder. Ben bu türküyü söylerken bu kadarını söyleyebiliyorum, devamına takatim yetmiyor. Bu dört mısra da yeter zaten ârif olana. Türkülerin ne dediğini anlamak, Fuzulî'nin, Şeyh Galib'in Türkçesini anlamak kadar derûnî bir dil ve şimdilerde bir miktarda da ihtisas isteyen bir iştir.
hayatımızdan çekip giden ne çok merhamet, rikkat ve göz aydınlığı varmış meğer. biz hemen her çiçeğin balından mutantan bir terkibe ulaşmışız bu toprakların tecrübesiyle. bu tecrübenin hayata dair inceliklerine bir hüsn-i nazardır bu kitap. Berat Demirci’nin üslubu bile bu terkibin ihtişamını gözler önüne sermeye kafi geliyor. güzel bir kalemden göz aydınlığı satırlar…
Dergâh Yayınları bünyesinde 2000 yılında yayımlanmış olan bu eser, aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği deneme ödülüne lâyık görülmüştür. Ahmet Turan Alkan hocanın da yazılarında sitayişle bahsettiği bu kitap, akıcı üslubuyla, arı duru Türkçesiyle, okurun damağında bıraktığı o doyumsuz lezzetiyle gerçekten hoş bir eser. Yazar, mazide kalmış güzellikleri, tarihin tozlu raflarından indirip, kullandığı kelimelerle silip parlatıyor, hoş ifadelerle süsleyerek o doyumsuz Türkçesiyle okurun önüne servis ediyor. Yitirdiğimizi dahi fark etmediğimiz nice güzel duyguyu, kavramı kendine has üslubuyla okuyucunun yüreğine dokundurarak anlatmayı başarıyor. Kimi zaman yazarla birlikte atlara binip, kaf dağının ardına yoculuğa çıkıyoruz, kimi zaman da çocukluğumuzda kalan o güzel oyunların içinde buluyoruz kendimizi. Yazar bunu yaparken asla melankolik bir ruh hali ya da nostalji sevdası içinde değil. Yitirdiğimiz bazı duyguları bizlere hatırlatmak için, çocukluktaki oyunları, içinden turna geçen türküleri ve buna benzer güzellikleri vesile yapıyor sadece. Okuyucunun temiz bir Türkçe ile karşılaşmasını sağlayacak, mazide kalmış hoş duygulara ayna tutacak ve düşünce tembelliğine dûçar olanların silkinmesine yardımcı olacak bu kitabı özellikle deneme okumayı sevenlere tavsiye ediyorum.
bir anadolu çocuğu olarak, kendime dair ne varsa onu buldum bu kitapta. ahmet turan alkan bey’in altıncı şehrini okuduğumda beni saran atmosferi turna ve gayda’da bütünüyle hissettim. gönül istiyor ki edebiyatımız böylesi eserlerle çoğalıp dursun. kütüphanemde yerini çoktan aldı
Eser, deneme teknikleri kullanılarak kaleme alınmış olsa da yazar, ustaca geçişler yapmayı başararak bir çok hatırasını da okurla paylaşmış.eser, yazarın aynasından bir toplumun yakın geçmişine, şehir, mahalle ve aile hayatına ışık tutuyor.Eski Ramazanlardan, mahalle arkadaşlıklarına, çocukluk yıllarından eskicilere, oradan teknolojinin hayatımıza girişine kadar kendi serüvenini anlatan yazar, aslında bizim hayatımızı anlatıyor…
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Türküleri sevenler için iyi denemeler.
hayatımızdan çekip giden ne çok merhamet, rikkat ve göz aydınlığı varmış meğer. biz hemen her çiçeğin balından mutantan bir terkibe ulaşmışız bu toprakların tecrübesiyle. bu tecrübenin hayata dair inceliklerine bir hüsn-i nazardır bu kitap. Berat Demirci’nin üslubu bile bu terkibin ihtişamını gözler önüne sermeye kafi geliyor. güzel bir kalemden göz aydınlığı satırlar…
Dergâh Yayınları bünyesinde 2000 yılında yayımlanmış olan bu eser, aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği deneme ödülüne lâyık görülmüştür. Ahmet Turan Alkan hocanın da yazılarında sitayişle bahsettiği bu kitap, akıcı üslubuyla, arı duru Türkçesiyle, okurun damağında bıraktığı o doyumsuz lezzetiyle gerçekten hoş bir eser. Yazar, mazide kalmış güzellikleri, tarihin tozlu raflarından indirip, kullandığı kelimelerle silip parlatıyor, hoş ifadelerle süsleyerek o doyumsuz Türkçesiyle okurun önüne servis ediyor. Yitirdiğimizi dahi fark etmediğimiz nice güzel duyguyu, kavramı kendine has üslubuyla okuyucunun yüreğine dokundurarak anlatmayı başarıyor. Kimi zaman yazarla birlikte atlara binip, kaf dağının ardına yoculuğa çıkıyoruz, kimi zaman da çocukluğumuzda kalan o güzel oyunların içinde buluyoruz kendimizi. Yazar bunu yaparken asla melankolik bir ruh hali ya da nostalji sevdası içinde değil. Yitirdiğimiz bazı duyguları bizlere hatırlatmak için, çocukluktaki oyunları, içinden turna geçen türküleri ve buna benzer güzellikleri vesile yapıyor sadece. Okuyucunun temiz bir Türkçe ile karşılaşmasını sağlayacak, mazide kalmış hoş duygulara ayna tutacak ve düşünce tembelliğine dûçar olanların silkinmesine yardımcı olacak bu kitabı özellikle deneme okumayı sevenlere tavsiye ediyorum.
bir anadolu çocuğu olarak, kendime dair ne varsa onu buldum bu kitapta. ahmet turan alkan bey’in altıncı şehrini okuduğumda beni saran atmosferi turna ve gayda’da bütünüyle hissettim. gönül istiyor ki edebiyatımız böylesi eserlerle çoğalıp dursun. kütüphanemde yerini çoktan aldı
Eser, deneme teknikleri kullanılarak kaleme alınmış olsa da yazar, ustaca geçişler yapmayı başararak bir çok hatırasını da okurla paylaşmış.eser, yazarın aynasından bir toplumun yakın geçmişine, şehir, mahalle ve aile hayatına ışık tutuyor.Eski Ramazanlardan, mahalle arkadaşlıklarına, çocukluk yıllarından eskicilere, oradan teknolojinin hayatımıza girişine kadar kendi serüvenini anlatan yazar, aslında bizim hayatımızı anlatıyor…